Yeni Çağ İnanışları

Mindfullnes, meditasyon, NLP, nefes terapisi, reiki, biyoenerji… Türkiye’de ilgi gören yeni çağ inanışları… Peki bu inanışların temelinde ne var, insan hayatına katkıları ne? Konu, Altınbaş Üniversitesi’nde alanında uzman isimlerle ele alındı.

“Yeni Çağ İnanışları” olarak tanımlanabilecek olgu, 68 kuşağı ve Vietnam Savaşına karşı çıkan kuşağın araştırmaları sonucunda gelişti; o dönem Uzak Doğudan dalga dalga gelen guruların etkisiyle dünyanın her yerine yayıldı. Türkiye’de en fazla ilgi gören yeni çağ inanışları ise koçluk, mindfullnes, meditasyon, NLP, nefes terapisi, reiki, biyoenerji ve aile dizilimi…

Uzmanlara göre de 21. Yüzyıl inanışlarının temelinde birlik, beraberlik ve kardeşlik duyguları yatıyor. Konu, Altınbaş Üniversitesi’nde alanında uzman isimlerin katıldığı “21 Yüzyılda Türkiye’de Yeni Çağ İnanışları ile Kimlik ve Aidiyet” söyleşisinde enine boyuna el alındı.

Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Fatma Altınbaş’ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşinin katılımcıları, Beykent Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Burcu Doğan Koçak ve Theta Healing Master ve Sience Eğitmeni Bağnu Çorakçı idi.

Dr. Fatma Altınbaş, açılış konuşmasında düşüncelerin zamanla değiştiğini belirterek, Yeni çağ inanışlarının, 21. Yüzyılda popüler kültürün bir elementi haline geldiğini belirtti. Dr. Fatma Altınbaş, “Bu yöntemleri insanlar şifa bulmak ve kendilerini geliştirmek için kullanıyor. Bu değişimler kişinin eğitimiyle, sosyal ekonomik statüsüyle, tükettiği kültürel ürünlere de bağlı.” değerlendirmelerini yaptı.

Doktora çalışmasını yeni çağ inanışları üzerine yapan Dr. Burcu Doğan Koçak, 252 kişi ile yaptığı araştırmanın sonuçlarını paylaştı. Buna göre yeni çağ inanışlarında birey, “başka kişilere iyiliğim dokunabilmesi için önce ben iyi olmayım” görüşüne inanıyor.

Dr. Burcu Doğan Koçak, bu öğretide cemaatten kişiye geçiş olduğunu ve altında kendi olabildiğinin en iyisi olmak felsefesinin yattığını anlattı. Birey kimliğinin yaşanılan dönemden bağımsız olamadığına işaret eden Burcu Doğan Koçak, “70’lerde daha gelenekçi olan insan tipi şimdi daha farklı.  Buna rağmen her şey bir bütün ve şifa kuvvetli bir kavram. Bu inanışlar, temelinde enerjinin olduğu, her türlü iyi oluş halidir. Bilinç altındaki kalıpları yıkarak, yeni bir ‘ben’ yaratmak olarak tanımlayabiliriz.” diye konuştu.

Araştırmasının ilginç bulgularından bahseden Koçak, zannedildiğinin aksine geleneksel dini inanışlar ile bu felsefenin aslında birbirine uyumlanabildiğini belirtti. Koçak, “Araştırmaya kendini dindar ve muhafazakâr olarak tanımlayan 40 başörtülü kadın da katıldı. Onlar ‘Din benim Allah ile aramda. Bu yeni çağ inanışı ise ruh ve beden sağlığımla ilgili’ diyerek ayrı kategorilerde değerlendirme yaptılar.” diye konuştu.

Araştırmaya finansçıların da ilgili gösterdiğinden bahseden Koçak, 40 yaşı bir kırılım noktası olarak tespit ettiğini aktardı. Koçak, “Gerçekten de insanlar, yeni bir arayışa girdikleri bir dönemde bu alanlara ilgi gösteriyorlar. Gelir seviyesi orta ve orta üst seviyede ve iyi eğitimliler.” dedi.

Araştırmaya katılan katılımcı profillerini de inceleyen Koçak, kişilerin en çok hayatlarında anlam eksikliği hissettiklerine işaret ederek, şöyle konuştu:

“Araştırmada, yeni bir kimlik ve ‘ben’ arayışıyla birlikte, mevcut fiziksel özelliklerini de beğenmeyerek değişiklik yapmak istekleri öne çıkıyor. 55 kişi ise kişisel gelişim koçu olarak kendilerine yeni bir meslek olarak bu işi seçtiğini dile getirdi. Günümüz insanın, sosyal bir çevreye ait olma isteğiyle doğru orantılı olarak, bu eğitimlerin verildiği merkezlere yöneliyorlar. Bu noktada piyasada enerji, koçluk ya da meditasyon adı altında spritüal konularda eğitim verdiğini iddia eden çok sayıda merdiven altı yapı var. 2-3 sertifika ile insanlara kişisel gelişim eğitimi verilemez. Bireylerin mevcuttaki bazı travmalarının tetiklenmesiyle tehlikeli bazı durumlar oluşabilir.”

Söyleşiye konuşmacı olarak katılan bir diğer konuk ise Theta Healing Master ve Sience Eğitmeni Bağnu Çorakçı. Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu olan Çorakçı, Davranış Bilimleri alanında yüksek lisans yapmış ve kişinin hedeflerine ulaşmalarını engelleyen sınırlayıcı bilinçaltı inançlarını değiştirmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış bir kendi kendine yardım yöntemi olarak bilinen Theta Healing alanında eğitimler veriyor.

Çorakçı’ya göre işin özünde önce kendini tanıma sonra başka insanları tanıma yatıyor. Çalışma alanının zihinle, bilinç altının birbirinden ayrıldığı yer olduğunu dile getiriyor. Amaçlarının insan zihnindeki “başaramazsın” diyen negatif sesleri susturmak olduğunu ifade eden Çorakçı, “İnsanın doğduğu ev gelecekteki yaşantısını belirliyor. Eğer insan, annesinden ilgi ve şefkat görmezse ileri yaşlarında ne yapacağını bilemez. İlişkilerde ve kariyerinde daldan dala geçer. Kendini bir yere ait hissetmediyse büyük sorun yaşar.” diye konuştu.

Bireyin ne hissettiğini tanımlaması ve bunun ilk ne zaman hissettiği anı bulması ve temizlemesi gerektiğini belirten Çorakçı, “Bu yaşadığım olay bana kendimi yetersiz mi sevgisiz mi hissettiriyor? Bunu ilk nerde hissettim? Belki erkek bekleniyordum, kız doğdum. Bunu bilinçaltı hisseder. Yaraları, ne kadar fermuarların ardına atarsak atalım. Onlar görülmek ve anlaşılmak istiyor.” bilgilerini aktardı.

Bu duyguların köklerine indiklerini anlatan Çorakçı, kendini sürekli hasta hisseden bir danışanını örnek gösterdi. “Doktorların bir şeyin yok demelerine karşın teyzemiz kendini sürekli hasta hissediyordu. Çünkü bu durumda çocuklarından ilgi görüyor. Bilinçaltı, küçükken hastalandığında babasının işe gitmediğini, kendisiyle ilgilendiğini kaydetmiş. ‘Ben hasta olursam benimle ilgilenilir’ inancı gelişmiş. İşte Theta Healing ile biz bu inançları değiştirmek istiyoruz.” diye konuştu.

İnsanın toplumsal hayatta her geçen gün derinleşen pek çok sorunla yüzleştiğini vurgulayan Çorakçı, nefes egzersizleri yaparak rahatlamayı önerdi ve şükretmenin önemine vurgu yaptı:

“Şükretmenin enerjisi çok yüksektir. Siz sabah kalktığınızda 5 şeye şükrettiğinizde frekansınızı yükseltiyorsunuz. O frekanstaki durumları, insanları hayatınıza çekmeye başlıyorsunuz. Gün içinde bunu deneyimlediğinizde, iyi hissediyor ve ben buna devam etmeliyim diyorsunuz.”

Çorakçı, insanın adım atmasına, gelişmesine ve dönüşmesine en büyük engelin korkular olduğunu hatırlatarak, “Buna ama öğretilmiş ama öğrenilmiş çaresizlikler neden olur. En altta yatan o korkuyu bulabilmek lazım. Bunlar bizi, biz zannettiğimiz kişi yapıyor. Bundan arınmak gerekli. Kendinize sürekli ‘Bu olmazsa en kötü ne olur?’ diye sorun. Oradaki duyguyu görmeye çalışın.” önerisinde bulundu.